-
1 Decke
Decke <-n> ['dɛkə] f1) (Woll\Decke) battaniye; (Bett\Decke) yorgan; (Tages\Decke) örtü; (Pferde\Decke) örtü;2) (Tisch\Decke) örtü3) (Zimmer\Decke) tavan;4) (Asphalt\Decke) kaplama5) ( Mantel eines Autoreifens) kaplama -
2 drücken
drücken ['drʏkən]I vtjdm die Hand \drücken birinin elini sıkmak;jdm etw in die Hand \drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak2) ( wegschieben) itmek;er drückte sie zur Seite onu kenara itti;„\drücken“ ( an einer Tür) “itiniz”3) ( Kleidung) dar gelmek (-e)4) ( umarmen) kucaklamak5) ( Preise) kırmakdas trübe Wetter drückt auf die Stimmung kapalı hava insana sıkıntı veriyorIII vrsie hat sich vor der [o um die] Arbeit gedrückt işten kaçtı, işi yapmaktan kaçındı -
3 stress
gerilim, gerginlik, sikinti, bunalim, stres; baski, etki; önem; vurgu; basinç, tazyik; germe, gerilme; önem vermek, üzerinde durmak, belirtmek, vurgulamak; üzerine basmak, vurgu koymak; germek; tazyik etmek
См. также в других словарях:
sıkıntı basmak — çok sıkılmak, can sıkıntısı duymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkıntı — is. 1) İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı. P. Safa 2) Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
basmak — e, ar 1) Vücudun ağırlığını verecek biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına. C. Külebi 2) Küçük çocuklar ayakta durabilmek 3) Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek Motor… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâbus basmak (veya çökmek) — 1) kötü rüya görmek 2) büyük sıkıntı, korku duymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gına gelmek — sıkıntı basmak … Beypazari ağzindan sözcükler
içine daralma gelmek — sıkıntı basmak, sıkılmak Hava kararmaya yüz tutunca, içine bir daralma geliyor çocuğun. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük
içine baygınlıklar çökmek — sıkıntı, fenalık basmak Şevki, ekmek öpüp çocukları üzerine yemin ettikçe onun içine baygınlıklar çöküyordu. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi … Çağatay Osmanlı Sözlük